Kıyametin büyük alametlerinden birisi de Dabbetü’l-Arz denilen bir hayvanın çıkmasıdır. Rivayete göre, Dabbetü’l-Arz denilen bu hayvan salih peygamberin devesinin yavrusudur. Annesini kestikleri zaman kendisinin ve annesinin çıktığı kaya yarılmış ve bu kayanın içine girmiştir. Ahir zamanda bu kayadan çıkacaktır. Bu hayvan o kadar süratli yürüyecek ki, kovaladığını mutlaka yakalayacaktır.
Mü’min’in alnına mü’min diye yazacak ve o kimsenin yüzü parlayacaktır. Kafir olanın alnına da kafir diye yazacak ve onun da yüzü simsiyah olup kararacaktır.
Allah-u Zülcelal Dabbetü’l-Arz hakkında şöyle buyurmuştur:
“O söz (ün manası yani gazabı) insanların aleyhine gerçekleşip vukua ve zuhura geldiği (yani yaklaştığı) zaman, onlar için yerden bir Dabbe çıkarırız ki, bu hayvan onlara insanların ayetlerimize kat’i surette inanmaz olduklarını onlarla konuşur.” (Neml; 82)
Bazı alimler kelam eder yani konuşur kelimesini nişan olarak damgalamak anlamına geldiğini söylemişlerdir. Yani insanların alınlarını damgalar. Bazı alimler şöyle demiştir: “İnsanlar isyanlarına devam etmeleri için aleyhlerine olan tehdit zuhura gelir. İş vukua geldi, yani vacip oldu denilir. İnsanlar vaaz ve nasihatı sevmezler ve onlara nasihat tesir etmez. Kendilerine hiçbir nasihat kar etmez oldukları zaman Allah-u Teala onlar için yerden bir hayvan çıkarır da kendileri için konuşur. Yani akıl ve konuşma özelliği bulunan bir hayvan çıkarır. Bu da kendileri için bu hayvanın Aziz ve Celil olan Allah tarafından (kıyametin yakın olduğuna delalet eden) bir alamet olduğuna yakin ve kanaat hasıl olsun diye… Çünkü adet olarak hayvanların konuşması da yoktur, aklı da yoktur.”
Hz. Peygamber (S.A.V) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Dabbetü’l-Arz beraberinde (Süleyman Peygamber'in mührü ile Musa Peygamber'in Âsa’sı olduğu halde) çıkar. Asa ile mü’minin yüzünü parlatır. Mühürle de kafirin burnunu damgalar. Hatta bir sofra halkı yemek yemek için toplanırlar da onların her biri mü’min olana: “Ey Mü’min!” Bir diğeri de kafir’e: “Ey Kafir!” diye hitap eder.” (Tirmizi, İbn Mace)
Ebu Davud’un Huzeyfe b. Esid’den tahric ettiği üzere Hz. Peygamber (S.A.V)’e Dabbetü’l-Arz’dan sorulunca, Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur:
“Dabbe’nin üç çıkışı vardır. Birincisinde bazı şehirlerde çıkar, sonra gizlenir. Diğerinde de emirler kan dökerken bazı şehirlerde çıkar, yine gizlenir. Sonra da insanlar mescidlerin en şereflisi, en büyüğü ve faziletlisinin yanında iken yer kendilerini fırlatmaya başlar. Derken halk kaçışır, mü’minlerden bir taife kalır. 'Bizi Allah’tan başka hiç kimse kurtaramaz.' derler. Dabbe de onların üzerine çıkar, yüzlerini iri inciden yıldız gibi cilalandırır. Sonra hareket eder. Artık ne takip eden yetişebilir ne de kaçan kurtulabilir. Bir adama varır namaz kılıyordur. Vallahi sen namaz ehli değilsin der ve yakalar. Mü’minin yüzünü ağartır, kafirin burnunu kırar.” Sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! O zaman insanlar ne halde olur? diye sorduklarında Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurdu: “O zamanda insanlar mallarda ortak, şehirlerde barış (yahut sohbet) halinde ve seferlerde arkadaşlar gibi olurlar.” (Ebu Davud)
Bazı alimler "Dabbetü’l-Arz’ın çıkışı emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker terk olduğu vakittir" demişlerdir.
Doğrusunu Allah-u Zülcelal bilir.