Ebu Sâid (R.A) anlatıyor: "Resûlullah (S.A.V) buyurdular ki:
"Ruhumu kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, vahşi hayvanlar insanlarla konuşmadıkça, kişiye kamçısının ucundaki meşin, ayakkabısının bağı konuşmadıkça, kendinden sonra ehlinin ne yaptığını dizi haber vermedikçe kıyamet kopmaz." (Tirmizi, Fiten 19, (2182).)
Yine Ebu Hureyre (R.A) anlatıyor:
"Resûlullah (S.A.V) buyurdular ki: 'Fırat nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmaz. Onun üzerine insanlar savaşırlar. Yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür. Onlardan her biri: 'Herhalde savaşı ben kazanacağım' der." (Buhari, Fiten 24, Müslim, Fiten 29, (2894); Ebu Dâvud, Melahim 13, (4313, 4314); Tirmizi, Cennet 26, (2572, 2573).)
Hz. Ali (R.A) anlatıyor:
"Resûlullah (S.A.V) (bir gün): 'Ümmetim onbeş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vâcip olur!' buyurmuşlardı. (Yanındakiler:) 'Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar nelerdir?' " diye sordular.
Aleyhissalâtu vesselâm saydı:
- Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir metâ haline gelirse, -Emanet (edilen şeyleri emânet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kıldıkları zaman,
- Zekât (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telâkki ettikleri zaman.
- Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
- Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
- Mescidlerde (rıza-yı ilâhi gözetmeyen husûmet, alış-veriş, eğlence ve siyâsiyâta vs. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
- Kavme, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
- (Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insanları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
- (Çeşitli adlarla imal edilen) içkiler (serbestçe) içildiği;
- İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
- Şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
"Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakâret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı (zelzeleyi), yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) veya gökten taş yağmasını (kazfi) bekleyin." (Tirmizi, Fiten 39, (2211).)
Hz. Muâz İbnu Cebel (R.A) anlatıyor: "Resûlullah (S.A.V) (bir gün):
"Beytu'l-Makdis'in imârı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harâbı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccâl'in çıkmasıdır!" buyurdular. Sonra elini (Resûlullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muâz'ın) dizine vurdular ve: 'Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi' buyurdular." Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalatu vesselam'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel (R.A)'tır.)" (Ebu Davud, Melahim 3, (4294).)