Kıyametin büyük alametlerinden birisi de Deccal’in çıkmasıdır. Deccal büyük bir fitne olup, Allah-u Zülcelal ona akılları hayrete düşürecek şekilde bir kuvvet verir. Bu kuvvetle istediği zaman buluttan yağmur yağdırır, istediği zamanda durdurur. Ölüyü diriltir, çöl olan yerlerde de ot bitirir. Bütün bunlar insanoğlu için fitne ve imtihandır. Onun yaptıklarına mü’minler aldanmazlar. Fakat kalplerinde şüphe bulunan kimseler ona aldanıp uyarlar. Allah-u Zülcelal’in koruduğu kimseler hariç, insanların bir çoğu ona aldanacaktır. Deccal hakkında varid olan hadis-i şeriflerden bir kaçı şunlardır:
“Nuh’dan sonra, hiçbir peygamber yoktur ki, kavmini deccal ile korkutmasın. Ben de sizi onunla korkuturum.” (Tirmizi)
Huzeyfe (R.A) şöyle anlatmıştır:Resulullah (S.A.V) buyurdular ki:
"Deccal çıktığı vakit beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş olarak gördüğü tatlı sudur; halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düş(meyi kabul et)sin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur." (Buhârî, Müslim, Ebu Davud)
Bu hadis, Deccal'le ilgili haberlerin sembol ve teşbih ifade ettiğini, değerlendirmelerin izafî olduğunu anlamada daha açıktır. Çünkü, Deccal beraberinde ateş getirecek. Fakat bunun ateş olması beşerî bir değerlendirmedir; insanlara göre ateştir, İlahî ölçülere göre ise o ateş değil, tatlı sudur. Resulullah'ı dinleyen mü'minlerin o ateşi tercih etmesi gerekir. Çünkü insanlar nazarında tatlı olan "su"yu ise, Allah nazarında ateştir.
Hz. Peygamber (S.A.V) bilhassa bu Deccal fitnesine karşı uyarıda bulunmuştur. Hadislere göre, bu fitne, insanlığın en büyük fitnesidir. Hz. Nuh'tan bu yana bütün peygamberler aleyhimüsselam, ümmetlerini Deccal fitnesine karşı uyarmışlardır. Deccal'in iki gözünün arasında kafir yazılıdır, okuma yazmayı bilen de bilmeyen de bunu okur. Deccal'ın beraberinde ateş ve cennet beraber bulunur, onun ateşi cennet, cenneti ateştir. Onun iki akan nehri vardır. Bakınca biri tatlı sudur, diğeri yakıcı ateştir. Fakat kim buna kavuşursa ateş olan nehre gelmeli, ondan içmelidir. Zîra o aslında tatlı sudur. Deccal Medine ve Mekke haricinde her beldeye ayak basacaktır. Çıkacak olan Deccal sayıca otuzu bulacak, hepsi de Allah ve Resulü hakkında iftiralar düzerek küfre düşecektir.
Yalancı Deccaller
Ebu Hureyre (R.A) anlatıyor:
"Resulullah (S.A.V) (S.A.V) buyurdular ki: 'Otuz kadar yalancı deccaller çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri Allah'ın elçisi olduğunu zanneder.' " (Tirmizî, Ebu Davud)
Yukarıdaki hadis-i şerifte görüldüğü gibi, bir çok hadis-i şeriflerde kıyamet alametlerinden olan bir çok Deccallerin ortaya çıkacağı zikredilmektedir. Yalnız son Deccal ile önceki Deccal'ler arasında fark şudur: Son Deccal ilahlık davasında bulunacak, diğerleri ise peygamber olduklarını veya peygambere yakın bir şahsiyet olduklarını iddia edeceklerdir.
Kıyametin büyük alametlerinden olan Mesih ve Deccal hakkında Nevvas b. Sem’an (R.A)’den rivayetle Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur:
“Beni sizin üzerinize en çok korku ve endişeye düşüren Deccal’dir. Eğer o ben henüz sizin içinizde bulunurken meydana çıkarsa, ben sizin önünüzde ona karşı durup sizi müdafaa eder ve ona hiçbir yardımcıya muhtaç olmadan tek başıma ve delille galebe çalarım. Eğer ben içinizde yok iken çıkarsa, o zaman her bir kişi bizzat kendi nefsini müdafaa etmek durumunda olacaktır. Allah da her bir Müslüman üzerine benim halifemdir. Şüphesiz o (Deccal) sevilmeyecek nev’iden gayet kıvırcık saçlı bir gençtir. Onun bir gözü (salkımından dışarı fırlamış iri bir üzüm tanesi gibi) dışarı fırlamıştır. Sizden her kim ona yetişirse hemen ona karşı Kehf Suresi'nin baş taraflarını okusun. O Şam ile Irak arasında kayalıklardan çıkacaktır da, sağ ve sol (her tarafta) tarafta en süratli bir şekilde şiddetle fesatlar çıkaracaktır.
Ey Allah’ın kulları! Siz sebat ediniz.”
Sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Onun yeryüzünde kalması ne kadar sürer?” diye sordu. Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurdu: “Kırk gün. Bir gün bir sene gibidir. Bir gün bir ay gibidir. Bir gün de bir Cuma (bir hafta) gibidir. Onun geri kalan günleri ise sizin günleriniz gibidir.”
Sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Bir sene gibi uzun olan o gün içinde bize bir günün namazı kafi gelir mi?” diye sordular. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurdu: “Hayır. Siz o uzun günde, ondan önceki günlerinizdeki her namaz vakti kadar zamanı takdir edin (öylece namazınızı kılın)”
Sahabeler tekrar: “Ey Allah’ın Resulü! Onun yeryüzündeki sürati ne kadardır?” diye sorunca Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurdu: “Rüzgarın yöneltip sevk ettiği yağmur gibidir. Deccal bir kavmin üzerine gelir ve onları davet eder. Onlarda ona iman edip kendisine uyarlar. Müteakiben o, göğe emreder, gök yağmur yağdırır, yere emreder de o da her türlü bitkiyi bitirir.” (Müslim)